Herkese merhaba,
günlük yaşamımızı
bundan 10 yıl evveli ile kıyaslamam gerekirse göze batan bir
değişikliği hemen fark ediyorum: Akıllı Telefon ve sanal ortamda
hayat.
Dün akşam eşim eve
geldiğinde birisi trafikte arkadan arabasına çarptığını
söyledi. Büyük hasar yoktu, sadece plakayı tutan çerçeve
kırılmıştı.
Arkadan çarpan kişinin
özürü asıl enteresandı. İstanbul' un meşhur E 5 akşam
trafiğinin yoğunluğunda, insanların cambazlık yapıp adım adım
ilerlediğinde sürücü telefonuna bakarken önündeki aracın fren
yaptığını görmemiş.
Son anda fark edip
yağmurlu havada ıslak zeminde durabilmiş şansımıza.
''Abi hakkını helal et,
malum trafik insanı yoruyor. Bilirsin bu telefonlar dikkatimizi
dağıtıyor, kahrolası elektronik cihazlar. Kusura bakma...''
diyerek eşimin eline yapışıp tokalaşarak veda etmiş.
Bu yaşanan sıra dışı
durum değil. Nereye gidersem gideyim, her yerde aynı manzara ile
karşı karşıyayım- insanların ellerinde farklı boyutlarda olan
akıllı telefon yada tabletler ile sanal dünya'ya gerçek dünyayı
aktarıyorlar. Ben yemek yerken, ayşe ile kahve yudumlarken, aldığım
kırmızı kazağın bana yakışıp yakışmadığını tanımadığım
yüzlerce insanın yorumunda okurken, sevgilimin adını kadim
yapıtların üzerine yazıp aşkımızı gelecek yüzyıllara
haykırırken vs vs vs.
Biz de ailece benzer
şekilde yaşıyoruz. Eşim telefonunu elinden bırakmaz, işi ve
özel hayatı için aynı derecede kullanır. Ben ise blogumu ve
sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip ederim. Bu aralar hala
sevgili Türk Telekom tarafından port beklediğimiz için ev İnternetimiz de yok. Mecburen tüm işlerimi telefondan yürütüyorum.
Oysa bilgisayarımı kullanmayı yeğlerim ama malum telefondaki
internet paketim yetersiz.
Kızım deseniz dünya' ya
geldiğinden beri bu aletleri bizim elimizde görüyor. 3 yaşında
selfie çekip Whatsapp de paylaşıyor ve kayın pederimin telefon
arka planına kendi fotoğrafını yerleştiriyor. Kayın pederim hala
onu nasıl yaptığını çıkaramadı, kendisi bile hiç yapmadığını
söylüyor. Belli ki yeni nesil bu aletleri bizim TV' leri normal
karşıladığımız gibi görecekler. Bunun önünü kesemeyiz ama
minimuma düşürmek vazifemiz. Dışarıda da bir hayat var, İnternet'te gördüğümüz diğer canlılar gerçek hayatta
yaşıyorlar. Koşmak, oynamak, doğa ile iç içe olmak güzeldir
diye aşılamak görevimizdir.
Ama korkarım ki bu hızla
''gelişmeye'' devam edersek iki nesil sonra ''Star Trek'' deki
Borg' lara döneceğiz. Yarı insan, yarı makine, isim yerine bir
numara toplum içinde bizi ayıracak.
Gerçek hayatta gittikçe
insan ilişkilerimiz nasıl azalıyorsa, aynı derecede sanal ortamda
arkadaş toplayıp çevre oluşturuyoruz. Hemde dünya çapında.
Birbirimiz için seviniyoruz, üzülüyoruz. Ama gel gelelim ki
tanımadığımızı varsayarak aynı kişi dolmuşta ağlasa yada
hastanede sevinç gözyaşları dökse o şekilde davranır mıyız?
Sanal ortamda her şey daha
kolay gözüküyor. O kadar kolay ki müptelası olup çıktık.
Kendimizi dünya'ya göstermekten gerçek hayatta kendimizi tehlikeye
sokup zarar verebiliyoruz. Eminim ki eşimin arabasına çarpan
sürücü aracına biner binmez Facebook' da durumunu güncellemiştir.
''Az kalsın arabamı
hurda edecektim, verecek sadakam varmış. Allah rızası için bana
dua edin sağ salim evime varayım. 1 beğeni =1 dua'' diye paylaşım
yapması gayet normal karşılanıyordur.
Çevremde bu hastalığa
kapılıp farkına varmayan insanlar var. Sabah uyanıp ilk Twitter'
de kim ne tweetlemiş ben uyurken diye telefonuna sarılıp, gece geç
saatlerde günün son paylaşımını yataktan yapanlar gibi. Gerçek
hayatta arkadaşlarına sırt çevirip onların endişelerini ve
uyarılarını artık duymak istemeyip kendini tümüyle eve
kapatanlar var.
Sanal dünya' daki 3642439
takipçileri ile felsefe yapıp ''Çok sosyalim, kaç kişi sayemde
hayatına renk kattılar'' edası ile kendilerini yüceltenlere
acımamam mümkün değil. Aykırı bir şey söylesem kıskandığımı
düşünüp eleştirimi kabul etmeyecekleri kesin. Varsın
kendilerini kandırsınlar, ben Süperwoman olup onları kurtarmaya
niyetli değilim zaten...
Sosyalleşmek artık
farklı boyutlara taşındı.
İyi yönleri de var, kötü
de. Önemli olan dozajını iyi ayarlamak.
Sanal dünya ne kadar
çekici gelse de gerçek dünya'yı da unutmamalıyız.
Yoksa pek yakında
''Seven-of-nine'' olup sanal dünya'ya dalıp gideriz...
Haklisin canim hepimiz ayni hastaliga yakalandik. Blog isine basladigimdan beri daha çok kullaniyorum.kolay bir hayat tabii sanalda her isi daha kolay yapiyoruz.
YanıtlaSilTeknoloji günlük hayatımızda olmazsa olmaz olmuş. E- mail siz , İnternetsiz hiçbir işini halledemiyorsun. Biz yine de gerçek hayatımızda dokunacak insan bulabiliyoruz- ya gelecek nesiller? Gidişatı kestiremiyorum.
SilTeknoloji günlük hayatımızda olmazsa olmaz olmuş. E- mail siz , İnternetsiz hiçbir işini halledemiyorsun. Biz yine de gerçek hayatımızda dokunacak insan bulabiliyoruz- ya gelecek nesiller? Gidişatı kestiremiyorum.
SilBloğunuzu okuyunca bloggerlar olarak ne çok sorunumuz olduğunu anladım :) Güzel bloğunuza uzun ömürler dilerim...
YanıtlaSilÇok doğru tespitler canım. Daha az arkada da ihtiyaç duyuyoruz. Sosyal medyada paylaştığımız problemler ve aldığımız cevaplar bizi tatmin ediyor sanki...
YanıtlaSil