GÜZELLIK & MAKYAJ: Kahveli şampuan yapımı

Herkese merhaba,

100 cü paylaşımıma hoş geldiniz... :))


Evet, bu yazım ile ilk jübilemi yapıyorum. Kendime koyduğum blogumla ilgili hedeflerden birine ulaştım ve bundan mutluluk duyarak sizinle özel bir paylaşımda bulunuyorum.





Kahveli şampuanın yapılışına gelmeden öncelikle kahvenin bazı faydalarından bahsetmek istiyorum. 

Başlığını okurken ilk aklınıza gelen soru belki buydu: "Kahveli şampuan mı? Bu ne işe yarayacak ki?"
Merak ettiniz ama, değil mi? Yoksa şu anda çoktan nette başka yerlerde gezer olurdunuz. Tamam tamam, sabırınızı fazla zorlamayayım. 
Ben işe yaramayan paylaşımlarda bulunmam. Tabiiki kahvenin saçınıza faydası dokunacak. Daha doğrusu kofein adında o sihirli madde. Kofein dediğimizde ilk olarak onun canlandırıcı özelliği aklımıza gelir. Ama bu içmek ile sınırlı değil. Saçımız için de geçerli. Saç diplerimize uyguladığımızda köküne kadar ulaşıp daha hızlı uzayıp dolgunlaşmasına yardımcı olur. Bunu sağlamak için diplere yaptığınız masajdan sonra en az 2 dakika bekletmeniz gerekir.

Ama dikkat: Kuru saçınız varsa bu şampuanı her gün kullanmayın çünkü saçınıza daha da kurutabilir!
Önlemek için verdiğim tarife besleyici yağ ekleyebilirsiniz (çam terbentin, zeytinyağı vs).







Yapılışı oldukça basit ve her seferinde taze olmasına özen gösterin ki faydasını görün...

Cezvede kendinize şekersiz kahve hazırlayın. 2 yemek kaşığı az telveli kahveden ayırın ve saçınızı yıkamaya gereken miktar bebek şampuanı ile bir kâsede karıştırın (kahve soğmuş olsun). Fazla sulu olmamasına dikkat edin.
Karışımı tüm saçınıza uygulayıp özellikle diplere iyice masaj yapın. 
İki dakika bekletip bol miktarda ılık su kullanarak durulayın. Bir daha şampuanlamayın!

Eğer telvesi ile sorun yaşıyorsanız ve saçınızda kalıntı olursa başka yöntem de uygulayabilirsiniz. Sert ve yoğun granül kahve yada filtre kahve ile de bebek şampuanını aynı orantıda karıştırabilirsiniz.
Sonuç telveli kahve kadar etkilidir ama ben yine de ilk uygulamayı tercih ediyorum.

Deneyip de sonuçları bizimle paylaşırsanız sevinirim :))

SORU & CEVAP: 11 Soru, 11 cevap

Herkese merhaba,

bayram tatilinden sonra artık evime dönüp bu harika,iç açıcı havada ev işlerine ve tabiiki biriken blog yazılarıma başladım. İnstagram' da da cevaplanacak tagler vardı, merak edenler beni ziyaret etmekte çekinmeyin ve takipçi kervanına katılın...

Ama ilk önce aylardır yapamadığım ve nihayet zaman bulabildiğim bir mim'e katılmak istiyorum. 
Sevgili Aile Albümü beni etiketlemişti ve herhalde artık umudu kesti. Umarım beni bağışlar genelde bu kadar tembel olmam ama araya iki bayram ve uzun yaz tatili vs girince böyle oldu...

Gelelim sorulara...



1 • Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi veya neleri değiştirmek isterdiniz?  

Öncelikle dünyada bütün insanların insanca yaşaması için temel ihtiyaçları ücretsiz olmasını sağlayıp, zengin/ fakir kavramları ortadan kaldırmak isterdim.
Herkese yeterince yiyecek ve yaşam alanı var, sadece %1 in açgözlülüğünü doyurmak için %99 ın köle olması sizce adil mi? Kapitalism canilerin kırbacı olduğu için onu da kökten yok ederdim (para ve bankacılık sistemini de tabiiki)...

2 • Mesleğinizi değiştirmek isteseydiniz hangi meslek dalını seçerdiniz veya ne olmak isterdiniz?

Zamanında Grafik Design okumak istemiştim, yaratıcı olmak bana mutluluk veriyordu. Maalesef bazı sebeplerden dolayı okuyamadım ama  mümkün olsa yeniden başlardım.

3 • Bir gün boyunca aç kaldınız ve ilk ne yerdiniz?

Bursa'da bir numaralı kebabçıya koşar 1,5 İskender mideme indirirdim.
Ama evde kendime birşey yapacak olsam, özene özene somonlu ve karides soslu Tagliatelle veya Fettucini yapardım. İtalyan aşçı arkadaşımdan zamanında tarifi almıştım ama eşim balık ve makarnayı bir arada sevmediği için bir daha pişiremedim... :((

4 • Bir dalga olsaydın nereye vururdun? 

Hayatta kalmak için herşeyini bırakıp, ailesine ve kendine daha yaşanabilir hayat sağlayacak ülkenin kıyısına taşıdığım mültecilerin son ve sakin dalgası olmak isterdim...

5 • Issız bir adada kalsaydınız yanınıza alacağınız 3 kişi kim olabilirdi?

Issız bir ada mı?? Bulsam iki hafta kafa dinleyip ağız tadıyla kitap okumak için yanlız kalmayı tercih ederdim. Ama tabiiki ondan sonra ailemi özleyip eşimi ve kızımı yanıma alırdım. Diğer yakınlarım arasında tercih etmek zorunda kalmamak için onlardan af dileyerek kızıma bir arkadaş yada ona arkadaşlık edecek hayvan yanımıza alırdım (tercihim evcil olandan ama Berrak kesin kaplan yada dinozor ister...).

6 • En çok görmek istediğiniz şehir veya ülke? 

Cevap vermek zor bu soruya, çünkü görmek istediğim o kadar çok yer var ki... Ama bana bir destinasyon seç, seni yarın oraya götüreceğiz derseniz Mısırdaki piramitleri seçerdim. Sfenksi ve o devasa başyapıtları ziyaret etmek benim hayallerimden biridir.

7 • Asla giymem dediğiniz renk ve sebeb? 

Kesinlikle fuşiya, çünkü tenime yakışmayan ve gözümü tırmalayan tek renk odur. Ayrıca bana mor ve petrol mavisi yakışmıyor ama renk olarak severim o ayrı.

8 • Bayram'da ne yaptınız?

Eşimin ailesi ile beraberdik, ayrıca Ramazan bayramında 4 günlüğüne Marmaris'e gittik. 

9 • Ölmeden önce yapılacaklar listesine eklediğiniz 3 şey?

Soru 6 da bahsettiğim piramitleri görmek, okumak istediğim tüm kitapları ıssız bir adada bir tabak somon ve karides soslu fettucini eşliğinde okumak ve torunumu öpmek...

10 • Bir uçurum kenarındasınız, tam atlayacaksınız o an aklınıza birşey geldi, o nedir?

Nefret ettiğim kişiyi unutmuşumdur kesin o aklıma gelirdi. Bu durumda olmamım kesin onun payı vardır, katkısından dolayı bari bana eşlik etsin...

11 • Yerde 50 TL bulsanız ne yaparsınız? 

İhtiyaç sahibi birine veririm yada ona ihtiyacını alırım (gıda, kıyafet vs).

Evet benden bu kadar. Sorulara cevap vermek gerçekten keyifliydi, ki bazı sorulara daha uzun yanıt vermek isterdim ama sizi yormak istemedim. Bu haliyle de beni bir nebze de olsa yansıtıyorlar ve şimdi sıra sizde. 

Sevgili blogcu arkadaşlarım


sizleri etiketleyip vereceğiniz cevapları merakla bekliyorum. Lütfen G+ dan yayını paylaştığınızda beni ekleyin ki haberdar olayım.
Tabiiki bunu okuyup katılmak isteyen blogger arkadaşları veya G+ kullanıcıları da davet ediyorum...






YEMEK TARİFLERİ: Mayasız Poğaça


Tatil bitti, dönüş trafiğine yakalanmadan İstanbul'a vardık ve üstelik süper ayı da sağ salim atlattıktan sonra yeni hafta'ya ve günlük hayatımıza devam edebiliriz. 
Önceden pakmayalı poğaça tarifini (buraya tıklasizinle paylaşmıştım. Şimdi de sindirim dostu versiyonu ile devam edeyim. Yolculuk yaparken, misafirlere ikram edebilecek klasik ve eşsiz poğaçalarımızı çay saatine yakışacak şekilde sunarak sofralarımızı süsleyelim...









Malzemeler

6 su bardağı un
2 su bardağı yoğurt
1 paket margarin (eritilmiş) 
1 yumurtanın akı
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz

İçi için:
650 gr yağlı beyaz peynir 
1/2 demet maydanoz

Üstü için:
1 yumurtanın sarısı
Susam

Yapılışı

Unu eleyip bir kaba aktarın ve ortasını açın. Yoğurt, eritilmiş ılık margarin, yumurta akı, kabartma tozu ve tuzu ortasına koyun ve mıncıklayarak un ile karıştırın. Kulak memesi olana kadar yoğurun.

Peyniri ezin ve kıyılmış maydanozu ekleyip karıştırın. 

Hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparın ve avuç içinde daire şekilde açın. Ortasına biraz iç harç koyun ve yarım ay şeklinde kapatıp kenarlarını iyice bastırın.

Yağlı kâğıt kaplı fırın tepsisine yerleştirin ve üzerine çırpılmış yumurta sarısından sürün. Susamı sepiştirip 150 derece ısıtılmış fırında üzeri kızarana dek pişirin. 


Not:
Fazla olan hamuru buzdolabında stretch filme sarıp rahatlıkla 2-3 gün bozulmadan saklayabilirsiniz.

Hazırlıklar tamam...

ve ben bu haftalık sizden müsade isteyip bloguma ara veriyorum. 

Şimdiden 

Haftaya paylaşımlara devam... 

GÜZELLİK & MAKYAJ: Ev yapımı doğal yüz maskeleri (2.Bölüm)


Sonbaharın gelmesi ile soğuk havalar ve kalöriferin yan etkileri cildimizi bir hayli yoracak. Hem sorunlarınızı gideren, hemde bütçenizi zorlamadan harika sonuçlar almak kim istemez? Öyleyse bırakın pahalı spa ve ürün aramayı, gelin evinizde o keyfi yaşayıp doğal ve içeriğini kendi elinizle seçme lüksünü size yaşatayım. Birinci bölümdeki gibi öncelikle sizlere dikkat etmeniz gereken püf noktaları vereyim...





1. Yapacağınız maske yaşınız, cilt tipiniz ve cildinizdeki soruna uygun olması gerek. O yüzden bunun analizini yapmadan herhangi bir maskeyi uygulamayın. Özellikle hassas cildiniz varsa sıkılaştırıcı ve kan dolaşımını arttırıcı maskeleri tavsiye etmiyorum. Teninizin gerilmesi ve kızarması sonuç olabilir, dikkatli olun.

2. Kan dolaşımını arttıran ve cildinizi geren maskeleri uygularken mutlaka göz ve dudak kenarlarını, ayrıca boynunuzdaki orta bölgeyi açık bırakın. Belirttiğim bölgelerdeki ten ince ve hassas olduğu için tahriş olabilir. İsterseniz gözlerinizin üzerine bu tür maskeyi uygularken birer dilim salatalık koyun, dinlendirici etkisini hemen hissedeceksiniz.

3. Maskeyi uygulamadan evvel yüzünüzü iyice temizlemeniz şart. Makyajınızı iyice çıkartın ve yüzünüzü yıkayın. Eğer cildiniz yağlı ise dengeleyici tonik ile de silin. Ayrıca saçınızı toplayın ve gerekirse bir bant ile yüzünüzden uzak tutun.

4. Maske yüzünüzde kuruması gerekirse doğrudan su ile yıkamayın. Maskenin sertleşince kabuklaşması cildinize zarar verebilir. Onun yerine sıcak su ile uygun bir bezi (microfiber öneririm) ıslatın ve nemli olana kadar suyunu sıkın. Maskenin üzerinde 2-3 dakika bekletin ve hafifce bastırarak silin.

5. Kullandığınız malzemeler  taze olmasına dikkat edin. Özellikle yumurta ve sebzeler, baharat ve sütlü mamüllerde yararını görmeniz için aynı gün alıp tüketmenizi tavsiye ederim. Yaptığınız maskeyi sadece haricen kullanın ve hiç bir şekilde saklamayın. 

6. Malzemelere karşı herhangi bir alerjiniz veya hassasiyetiniz varsa o maskeyi kesinlikle yapmayın. Eğer emin değilseniz boynunuzun kenarına maskeden bir parça sürün ve bekleme süresini doldurup durulayın. Eğer 24 saat içinde cildiniz olumsuz tepki vermezse kullanabilirsiniz. Yine de garanti veremem, kendi tercihinize kalmış.

7. Maskeyi uyguladığınızda sürenin dolmasını beklerken kendinize özen gösterin. Rahat pozisyonda oturun veya uzanıp kendinizi kasmayın. Maske sadece teniniz için değil,ruhunuz için de besleyici olsun...



Biberiye Maskesi


Gevşek ve yorulmuş ciltler için mucizevi baharat biberiye harika sonuçlar veriyor. Cildinizin yeniden elastike olmasını sağlar ve ayrıca antiseptik özelliğe sahiptir.

1 yumurtanın sarısını, 1 yemek kaşığı bal ve 1 tatlı kaşığı biberiye tozunu karıştırın. İnce şekilde yüzünüze ve boynunuza sürüp 15-20 dakika bekletin. Ilık su ile durulayın ve kreminizi uygulayın.

Adaçayı Maskesi


Yağlı ve karma ciltlerin t- bölgesine (alın, burun ve çene) uygulayabileceğiniz dengeleyici maske. Haftada iki kez gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. 

1 yumurtanın akı, 1/2 limonun suyunu 1 tatlı kaşığı öğütülmüş ( toz halinde) adaçayı ile karıştırın. Yüzünüze uygulayıp 30 dakika sonra nemli bez ile temizleyin. Kreminizi kullanmaya ihmal etmeyin.

Greyfrut Maskesi


Cildinizde lekeler mi var? Gelin size onları gidermek için doğal bir yöntem sunayım...

1 yumurtanın sarısını bir yemek kaşığı taze sıkılmış greyfrutsuyu ve 1 yemek kaşığı süttozu ile karıştırın. Cildinize uygulayıp kurumasını bekleyin ve dikkatlice, ovalamadan ılık su ile durulayın.

Soğan Maskesi


Şimdi sizin ters ters baktığınızı tahmin edebiliyorum. Belki hiç duymadınız ama soğanın antiseptik özelliği olduğuna dair ciddi kanıtlar var. Elbette cildimize de faydası oluyor. Mesela yağlı ve sivilce ile başı dertte olan genç arkadaşlar bu maskeyi körpe ciltlerine zarar vermeden uygulayabilirler. Haftada iki kez kullanırsanız sivilceden eser kalmayacak. Korkmayın, kokusu da rahatsız edici değil, kullandiğınız bal bunu absorbe ediyor.

3 yemek kaşığı balı ısıtın ve ince rendelenmiş soğan ile karıştırın. Ilındıktan sonra pamuk yardımı ile yüzünüze uygulayın (göz ve dudak çevresi hariç). 1 saat bekletin ve duru su ile yıkayın.

Domates Maskesi


Şok üzerine şok! Bu da ne demeyin lütfen. Domates tek yemekte ve salatada faydalıdır diye birşey yok. Özellikle yağlı ve sivilceli cildiniz için on numara şifa kaynağıdır domates. İçindeki Lycopin adındaki madde cildinizi dezenfekte ettiğini biliyormuydunuz? Deneyin de görün...

1-2 orta boy domatesi soyup blender ile püre haline getirin. 1 yemek kaşığı bal ile karıştırıp uygulayın. 15 dakika beklettikten sonra su ile durulayın. 


                       


Erik Maskesi


Yine bir yağlı cilt tavsiyem var. Eriğin hala bol olan zamanında mutlaka deneyin. A ve C vitaminleri ile serbest radikallere karşı savaşan erik aynı zamanda teninizi de gerer. Ayrıca kullandığımız yoğurt cildinize nem verir ve ölü hücrelerden arınırken gözenekleri temizler.

4 eriği soyup ezin ve 2 yemek kaşığı yağlı yoğurt ile karıştırın. 1 yemek kaşığı nişasta ve 1 tatlı kaşığı bademyağını ekleyin. Hepsini iyice karıştırdıktan sonra cilde uygulayıp 15 dakika bekletin. İyice durulayın. Kremlemeye gerek yok.

Mercanköşk Maskesi


Tüm ciltler için uygun olan bu maske cildinizi gerer ve kan dolaşımını arttırıp canlandırır. Cildiniz ışıldayıp sağlıklı görünüm kazanır.

1 yumurtanın akını, 1 tatlı kaşığı öğütülmüş mercanköşk ve 1 tatlı kaşığı salatalık suyunu ( salatalığı ince rendeleyip sıkarak suyunu elde edebilirsiniz) karıştırın. Yüzünüze ve boyun bölgesine ince sürün. Kurumasını bekleyip iyice durulayın.

Avokado Maskesi


Avokado biraz zor bulabileceğiniz meyvedir. Ama bulursanız eğer kuru cildinize birebir olduğunu bilin. İçindeki Vitamin E, Omega 9 ve 6 cildinizin onarılmasına ve nemlenmesine yardımcı oluyor. 

1 avokadoyu oyup içini ezin ve 1 tatlı kaşığı bal ile iyice karıştırıp yüzünüze uygulayın. 10 dakika bekletip durulayın, hemen farkı hissedeceksiniz.





Besleyici Maske


Narin ve yıpranmış cilde sahipseniz size de bir önerim var. Haftada iki kez uygulayın cildiniz size teşekkür edecek.

1 muzu iyice ezin ve 1 küçük kâse süzme  yoğurt ile karıştırın. Yüzünüze uygulayıp 15 dakika bekletin ve ılık süt ile durulayın.


Kırışık önleyici Maske


25 yaştan itibaren cilt artık elastike özelliğini kaybetmeye başlar. Ve tabiiki ince çizgiler ile yaşlanmanın ilk belirtileri ortaya çıkar. Oluşmasını %100 önleyemeyiz ama en azından geciktirebiliriz.

1 tatlı kaşığı bal, 1 yumurtanın köpürtülmüş akı ve 50 gram arpa unu ile karıştırın. Kalın şekilde cildinize uygulayın. 20 dakika bekletip sıcak su ile durulayın. Haftada bir yaparsanız yeterli olur.

Papatya Banyosu


Son olarak özellikle bilgisayar' da çok zaman geçirenler için harika bir önerim var. Cildinizi ve gözlerinizi dinlendiren bu tarifi dilediğiniz sıklıkta yapabilirsiniz.

Papatya çiçeklerini 1/2 saat kaynamış suda bekletin. Bir mendili suya bandırın, sıkın ve yüzünüze yatarak koyun.Üzerine kuru bir bez örtüp 1/2 saat bekletin. Ardından krem uygulamayı ihmal etmeyin.

GÜZELLİK & MAKYAJ: DİY- Saç kürleri (2.Bölüm)

Sonbahar kapımızı çalarken artık güzel tatil günlerimizin yan etkisi olan güneş ve deniz suyunun saçımıza verdiği zararı giderme zamanı geldi. Hem aynı zamanda kışa hazırlıklı olup önlemlerimizi almamız şart. Saç kürlerin ilk bölümünde bazı tarifleri paylaşmıştım. Bu sefer de farklı sorunlar için uygun olan tarifleri sizlere sunacağım.Pratik ve evde kolayca yapabileceğiniz, içeriği kontrol altınızda olup derdinize deva bulacağınız doğal kürleri denerken bir nebze de olsun evde Spa havası da yaratabilirsiniz.





Kekikli kür


Her mevsim ve saç türüne uygun olan bu kür hem saçınızı besler hemde uzamasında yardımcı olur.Haftada 1 kez uygulanması şartı ile durulamada kullanın.

3 yemek kaşığı kuru kekiği bir litre kaynar su ile 10 dakika demleyin. Ilındıktan sonra yıkanmış ve bir kez durulanmış saça son durulama su yerine uygulayın. 


Papatya kürü


Sarışın saçlı bayanlara tavsiyem: eğer saçınız yıpranmış ve kuru ise bunu mutlaka deneyin. Müthiş parlaklık, canlılık ve nemlendiğini fark edeceksiniz...

3 demlik poşet papatya çayını ( papatya çiçeği varsa eğer 2 yemek kaşığı kullanabilirsiniz) bir litre su ile kaynatın ve ılınmasını bekleyin. Yıkanmış ve durulanmış saça uygulayıp kendinden kurumasını sağlayın. Üstüne başka ürün ( saç köpüğü, jel, saç spreyi gibi şekillendirmek için) kullanmayın.



Ballı süt kürü


Yıpranmış ve kuru saç için haftada 2 kez kullanmanızı tavsiye ederim. Farkı hemen göreceksiniz.

1 yemek kaşığı bal, 2 yemek kaşığı zeytinyağı,1 yemek kaşığı süt ve biraz limonsuyunu karıştırıp ıslak saça uygulayın. 5-10 dakika bekletip gerekirse şampuan ile bir su yıkayıp durulayın. 



Hindistan Cevizi kürü


Özellikle yazın güneşten ve tuzlu sudan yıpranmış saç için ilaç gibi gelen bir kür. Her yıkadığınızda uygulayabilirsiniz. 

1 yumurta ve 2-3 yemek kaşığı hindistan cevizi yağını karıştırıp saçta 10 dakika bekletin. Ilık su ile iyice durulayın. Eğer kalıntıları çıkaramazsanız az şampuan ile yıkayın. Dilerseniz karışıma ilaveten 1/2 yemek kaşığı argan yağı da koyabilirsiniz. Çok kuru saç için tavsiye ederim.

Deniztuzu kürü


Hep de kuru ve yıpranmış saça mı tavsiyeler var derseniz- hayır, tabiiki tam tersi için de bir kür mevcut. Saçınız yağlı ise veya çabuk yağlanıp sizi üzerse o durumu dengelemek için bir tarifim var...

2 bardak su ile 1 yemek kaşığı deniztuzunu ( mutlaka deniztuzu olmalı, başkasını kullanmayın!!) karıştırarak eritin ve ıslak saça masaj yapın ( özellikle diplere). 15 dakika bekletin ve iyice durulayın. Haftada bir tekrarlayabilirsiniz.

Kırık uçlara karşı kür


Yeni kestirdiğiniz saç uçlarınızın yeniden kırılmasını önlemek için güzel bir tarif.

2 yumurta, 1 muz, 1 çay bardağı taze sıkılmış portakal suyunu hazırlayın. Yumurtaların aklarını sarılardan ayırın ve sarılarını bir kaba alın. Muzu ezip ilave edin. Portakal suyunu ekleyip mikser yardımı ile karıştırın. Bütün saça uygulayın ve masaj yapın. Başınızı stretch film ve üzerine bir havlu sararak bir saat bekletin. Bebek şampuanı ile yıkayın.



GÜZELLIK & MAKYAJ: Dalan „Antique Pirina“ Zeytinyagli Sabun inceleme

Yaz aylarında denediğim ürünler arasında Dalan marka sabunlar ve şampuan da yer alıyordu. İlk etapta klasik diye nitelediğim, ev yapımı zeytinyağlı sabunları andıran ürünü değerlendireceğim.
Ben ev sabununu anneannemin kalıp dediği, şekilsiz kütük gibi bir şey olarak biliyorum. Kendine has kokusu ve köpürmeyen yapısı ile çocukluğumun bir numaralı banyo işkence aleti olarak hatırlıyorum (ikincisi o hatır hutur rende gibi hissedilen keselerdi, bilmem sizin de öyle cildinizi tahriş ediyor muydu). O yıllar ne kadar nefret etsem de yine bu yaşımda saçıma ve cildime verdiği etkiyi arar oldum, o yüzden yıllar sonra kolaylıkla ulaşabileceğim yılların markasına güvenerek yeniden kullanmaya karar verdim. Tecrübelerimi size detaylı şekilde, benden alıştığınız kriterleri kullanarak aktarıyorum...



Dalan „Antique Pirina“ Zeytinyağlı Sabun






Ambalaji maalesef saklamadim, o yüzden üzerindeki bilgiler elimde degil. Bir daha aldigimda buraya mutlaka aktaracagim. Internet sitesinde ingilizce ürün tanitimi mevcut. Anladigim kadari ile Dalan agirlikli olarak ABD pazarina calisiyor ve internette bircok abd'li blogger ve vloggerlarin incelemelerini gördüm. Türkce dil secenegi sayfada bulunsa bile yine de ürün aciklamasi tek ingilizce olarak cikiyor, bu biraz üzücü. Geleneksel ürünler üreten bir sirketten türk müsterisine daha fazla bilgi vermesini isterdim.

1.Ambalaj:


Ince plastikten olusan ambalaj 5 adet sabunu en ekonomik sekilde muhafaza edecek sekilde secilmis. Plastik yerine hafif seffaf yagli kagit tarzi birsey kullanilsaydi bence daha hos olurdu. Madem dogal ürün satiyorsunuz ambalaja 'da bu yansisin, degil mi?
Baskida yesil ve yag rengi kullanilmis, görsel olarak marka adinin üzerinde zeytinli zeytin dali secilmis. Ürünü temsil edecek basarili bir tasarim diyebilirim.

Puanlama: 1

Ambalaj bahsettigim gibi farkli materyalden olsaydi hem daha sik ve dogal bir imaj olusurdu. Bence bu tarz ürünler icin ici kadar disi da özenli olmasi gerek. Belki ileride bu kusur düzeltilir.

2.Koku:


Tam anlamiyla anneannemin sabunlarini animsatip rengi ile bana tatli ve tuzlu nostalji yasatti. Herkese hitap etmeyebilir tabiiki, en azindan forumlarda okudugum kadar ile hemcinslerim kokusunu cok da cezbedici bulmuyorlar. Ama gercegi bu- saf,parfümsüz ve dogal hali ile orjinalligini her zaman koruyor. Zeytinci ailelerden gelenler ve bu ürünler ile ic ice olanlar ne demek istedigimi anliyorlar...

Puanlama: 2

Dalan gercekten kokusu ile ürünün dogalligini korumus. Ne azaltmis ne de cogaltmis, tam dengesini tutturmus diyebilirim. Ayrica kalici ve agir bir koku degil, yani tenimde yada sacimda saatlerce „ben buradayim“ demiyor. Benim tarafimdan tam puani haketti.

3. Kullanım: 


Pakette 5 adet sabun bulunuyor.

Ambalaji actiginizda hafif nemli sekilde elinize geliyor. Beyaz sabunlar misali öncelikle kurutulmasi sart, yoksa hizli sekilde kullandikca eriyebilir. Ben kurumasi icin yazin kalörifer peteklerin üzerinde 2-3 gün bekletirim. Kisin kuru ve nemsiz bir yerde (mutfak ve banyo haric) kuruturum. Genelde 1 gün yeterli oluyor ama ben yine de isi garantiye alarak ne kadar uzun durursa o kadar iyidir diye düsünüyorum.

Sabunlar dikdörtgen sekilde rahatca ele alinabiliyor. El yapimi oldugu icin mükkemmel ve pürüzsüz degiller, aksine biraz yamuk ve damgalari sag sola kaymis vaziyette. Ama bu bence otantik ve orjinal bir hava katiyor ürüne.
Rengi ilk basta bej-camur-yesilimsi diyebilirim. Kurudukca üzerinde hafif ve kalici olmayan beyaz tabaka olusuyor, ki bence suyun buharlasmasi ile ortaya cikan kostigin kalintisi olabilir (kimyager falan degilim, zeytinyagi oldugunu düsünmüyorum ama bir bilen varsa lütfen beni düzeltsin).Ayrica ince seritler seklinde kenarlarda kirmizi cizgiler de olusuyor. Bunlari anneannemin sabunlarinda da farketmistim ve normal oldugunu biliyorum.

Sabun keselenirken veya saca uygulanirken cok az köpürüyor. Bu özellik sampuan kullanip bol köpüge alisik olanlari irite edebilir. Köpürsün diye bol bol kullanmak zorunda kaliriz. Bu sekilde de özellikle durulanmasi bir hayli zahmetli oldugu icin özellikle sacta kalip agirlik ve sertlesmeye yol acar. Cogu bayan da forumlarda tam bundan sikayetciydi. Bu duruma düsmemek icin tavsiyem sadece basinizin sag, sol ve arka bölümüne uygulayip agirlikli sac diplerinizi yikamaktir. Eger saciniz uzun ise ayriyetten ellerinizde biraz köpürtüp o sekilde saca uygulayin. Bol su ile de durulayin. Ama bir kez sabunlayin, cünkü ikinci uygulandiginda kalinti olabilir.Eger yine de saciniz agir ve sert oluyorsa yarim cay bardagi elma sirkesi ile 1 litre suyu karistirip sacinizi durulayin (dikkat gözlere temas ettirmeyin, acaip yakar). Biraz bekletip bir kez daha duru su ile yikadiginizda yumusadigini fark edeceksiniz. Ayrica saciniza isilti ve parlaklik verecek, taranmasi bir hayli kolaylasacak.Elma sirkesi sacinizin pH seviyesini dengeliyor ve sabun kalintilarini nötrlestiriryor.
Ciltte normal el sabunu gibi kullanabiliyorsunuz. Durulanmasinda hic sorun yasamadim. Aksine dus jelleri gibi bir tabaka birakmayip, temiz ve kaygan his veriyor.

Puanlama: 2

Ev yapimi sabunlardan daha kullanisli ama ayni özelliklere sahip olup da gercekten basarili buldum. Simdi bana yan etkilerini niye degerlendirmiyorsun diyebilirsiniz. Bende size herseyin bir usulü var, ona göre kullanirsaniz ve sonuclar beni memnun ederse niye puan kirayim derim. Bu dus jeli degil, sampuan ise hic degil. Biraz nazli oldugunu kabul edersen seni memnun eder, bu kadar basit...




4.Etki:


Cildimde hic bir sorun yasamadim. Ne sivilce olustu, ne de kuruttu yada yaglandirdi. Iritasyonlar yada kizariklar da ortaya cikmadi. Güzel nemlendirip temiz bir his verdi.Normalde banyo sonrasi cildim kurur ve kremlenmesi kacinilmazdir. Ama sabunu kullandigimda hic gerek duymadim (Zeytinyaginin marifeti bu iste). Arada kiyas etmek icin dus jelini kullandim ve yine cildim kremlenmeye ihtiyac duydu. Simdilik gayet memnunum, kisin kuruyan cildimde de ayni etkiyi gösterirse ne mutlu bana...

Sacimda kullandigimda kuruyunca dolgun ve kabarik olmasini sagladi. Sekil vermesi gayet sorunsuzdu, hatta sac köpügüne bile gerek duymadim. Elma sirkesi ile duruladigim icin ne cok sertlesti ama harika parlaklik kazandi, ki bu boyanmis ve günesten, deniz suyundan yipranmis sacimda mucizevi bir canlilik yaratti. Saclari besleme ve var olan sorunlarima derman olmasi ile ilgili henüz birsey diyemeyecegim, cünkü bunu netlestirmek icin en az 6 ay sürekli kullanmam gerekiyor. Test süresinde bir hafta sabun, bir hafta Dalan d´Olive Zeytinyagli Sampuan kullanmistim. O yüzden ileri tarihte yeni bir yazida sabunun uzun vadeli etkilerininden de bahsedebilecegim.

Puanlama: 2

Ben etkilerine hayran kaldim. Hem bir ürünün iki alanda basarili olmasi zaten tam puani hakeder. Üstelik kesenize agirlik vermeyip tam 4 ürünün yerini doldurabiliyor (Sampuan, Sac kremi, Sac köpügü ve dus jeli)... Daha ne olsun yani. Usulüne göre kullanirsaniz sizi üzmeyecegininden eminim.


5. İçerik:


Yazimin basinda belirttigim gibi ambalaji düsünmeden cöpe atmistim. Icerikleri hakkinda kesin bilgi veremiyorum. Bir daha aldigimda buraya mutlaka bilgileri ekleyecegim. Aldigimda iceriklerine inceleyip„temiz“ olduguna emin olabildim. Malzemeler olarak ne paraben,ne SLS, ne de silikon kullanilmis. Ayrica parfüm de icermiyor.

Puanlama: 2

Temiz ürün icin tertemiz 2 puan. Bunu ilk kez veriyorum, tebrikler Dalan :))


Sonuç:(9/10)


Kesinlikle tavsiye edebilecegim bir ürün. Ailece gönül rahatligi ile kullaniyoruz ve devam edecegiz. Fiyati uygun ve sonuclar tatmin edici. Banyodaki kalabaligi da ortadan kaldirmis olduk.
Diger test ettigim ürünleri de bu kadar begendim mi diye sorarsaniz beni takip etmeye devam edin, incelemeleri yakinda blogumda paylasacagim...



Uyarı:

Bu yazı reklam amaçlı değildir. Ben bu ürünü kendi param ile aldım ve hiç bir şekilde Dalan firması ile temasda bulunmuyorum. Incelememin temeli sadece kişisel bakış açım ve edindiğim şahsi tecrübelere bağlı. Değerlendirmesi tamamiyle size kalmış.










DUYURU

Herkese merhaba,

teknik nedenlerden dolayi bir ara paylasimda bulunamayacagim. 

Mümkün oldugu kadari ile kisa araliklarla blogumu ziyaret edecegim. 

Anlayisiniz icin tesekkürler :))

GÜZELLİK & MAKYAJ: Franziskus Latschenkiefer Fussbalsam inceleme

Uzun yıllardan beri yaz aylarında kuru ve yanan ayaklardan şikâyetçiyim. Ayaklarım için kullandıklarım kremler ya çok yağlı olup vıcık vıcık edip yanmayı arttıran ya da nemlendirmeyip bir an için ferahlatır ve 10 dakika sonra yanmaya devam ederlerdi. Almanyada yaşadığım zaman aktardan bitkisel losyon bulmuştum o sorunları giderdi. Ama buraya yerleştiğimden beri ona benzer bir ürün arayıp bulamadım. Taa ki geçenlerde İnstagram' da Evintekkizimona adlı blogger arkadaşın paylaşımını görene kadar. Blogunda bu ürünün incelemesini paylaşmış ve ben tabiiki hemen ilk fırsatta gidip aldım. O andan itibaren bu ürün ile aşk yaşıyorum diyebilirim...


Franziskus Latschenkiefer Fussbalsam Ayak Losyonu





" Ayakların sadece serinlemeye değil bakıma da ihtiyacı var. İçerdigi jojoba yağı ile ayak balsamı yumuşatır ve rahatlatır. Camphor ve Menthol tazelenmeye yardımcı olur. Yorgun bir günden sonra cildinize hoş bir rahatlık verir..."


Hangi çevirmene başvurduklarını bilmiyorum ama tercümesi bir hayli özensiz. Ben almanca tanıtımını okudum, en önemli içeriğini ürün ismi olarak bırakıp çevirmemişler ne yazık ki. Ben bitkinin türkçe karşılığını bilmiyordum ama araştırdım. Bir çam çeşidi olduğu kesindi. Latince karşılığı ile sarıçam özü olduğu ortaya çıktı. Ben çevirmen değilim ama ben bile biraz klavyeyi zorlayıp bulduğuma göre çevirmen niye yapamadı anlamış değilim. "Latschenkiefer" yerine "Sarı Çam" yazsalar inanırım ki daha fazla insan bunu merak edip alır. Ayrıca " yorgun bir günden sonra" yı okudum ve hayret ettim. Google Translate bunun çevirisini yapmasın?? Neyse sonuç olarak ürün incelememi etkileyen bir şey değil ama ben böyle özensizlikleri hayret ediyorum açıkcası...

1.Ambalaj:


Uca doğru incelen dikdörtgen şekli ile bu ürün klasik sıkma losyon ambalajına sahip. Yumuşac plastikden olup da sıkmayı kolaylaştıran, başüstü durduğu için içeriğine sorunsuzca ulaşabileceğimizi sağlıyor. Kapağı sıkı açılıp kapanıyor ve sağlam yapıda. Ama açarken tırnak kırma gibi kazalar yaşamazsınız. Ben bitince bu tür ambalajları kesip kalan ürünü başka ambalaja aktarırım. O yönden de kazançlısınız. 200 ml hacmi ile büyük boy ayak losyonlardan'dır. O boya göre fiyatı diğer ürünlere göre gayet iyi ( ben Gratis' den 3,99 TL ye aldım). Kullandıkları renler ve görseller içeriğini yansıtıyor ve en azından bitki içerikli olduğu anlaşılıyor. 

Puanlama: 2

Ambalaj' da beni rahatsız eden bir şey göremedim. Belki renkleri biraz daha farklı ve modern görünümlü dizayn kullanabilirlerdi ama çok da önemli değil bence.

2.Koku:


Bitkisel içeriğini anımsatan, hafif ve ferah, bir nebze de olsa ( kamfor ve mentol'den ötürü ) Bengay gibi pomad'ları andıran bir kokusu mevcut. Ayak kremine yakışan bir koku diyebilirim. Daha da yoğun olsaydı beni rahatsız edeceğini sanmıyorum, ne de olsa ayaklar burnumdan bir hayli uzak kalıyorlar :) 

Puanlama: 2

Bu tür ürünlerde kokular içeriğinden dolayı daha keskin olabiliyorlar, ben zaten başka birşey beklemiyorum. Ayak losyonlarında benim için etkisi önemli.

3. Kullanım: 


Losyon ( ya da daha doğrusu Balsam) koyu kıvamda. Bahsettiğim Pomad' lar gibi ambalaj'dan çıkıyor ve kendini salmıyor. Cilde uygulanırken kolayca dağıtılıyor ve hafif serinlik bırakarak hemen emiliyor. Elimde bile bir dakika içinde kokusu dışında hiçbir kanıt kalmadı. Ne yağlanma ,ne vıcık vıcık bir his. Tam yazın sürmeye uygun ürün. 

Puanlama: 2

Buna da tam puan. Özellikle emme hızı benden bir puan daha alabilirdi, müthiş...
Sür ve ardından hemen ayakkabıları giyip çık, tam pedikürlük aslında...

4.Etki:


Vaat ettiklerini yerine getiren bir ürün daha. Yanan ayaklarımı serinletiyor ve ayrıca yumuşatıyor. Gerçekten rahatlık verip beni memnun etti. Bu ürünün jel formüllü versiyonu da satılıyor, onu da bu bitince deneyeceğim.

Puanlama: 2

Elbette, dediğini yapan tam puan alır. Hakedene hakkını veririm :))


5. İçerik:


Maalesef Paraben, Alkol ve Silikon içeriyor. Dermatolojik olarak test edilse de bu maddeler rahatsız edici. 

Puanlama: 0

Buraya kadar iyi gidiyorduk, bunu bana yapmamalıydınnnn... Bu kategoride hiç puan veremedim, keşke biraz daha "temiz" olsaydın... :((


Sonuç:(8/10)


Normalde losyonda bu tür içerikleri affetmem ve bir daha almam. Ayak ürünü olduğu için biraz gevşeyip yine alabilirim, çünkü etkisi gerçekten beni şaşırttı ve ürünü çok sevdim. Her akşam banyo'dan sonra mutlaka ayaklarımı kremler ve kitap okurum, bu bir ritüel oldu artık. Daha temiz içerikli ve aynı etkisi olanını bulana kadar bunu kullanmaya devam edeceğim. 


Uyarı:


Bu yazı reklam amaçlı değildir. Ben bu ürünü kendi param ile aldım ve hiç bir şekilde üreten firma ile temasda bulunmuyorum. Incelememin temeli sadece kişisel bakış açım ve edindiğim şahsi tecrübelere bağlı. Değerlendirmesi tamamiyle size kalmış.