Baştan durumumu ve Berrak' ın karakterine bir iki satır yazmak istiyorum. Ben şu aralar çalışmıyorum ve kızıma bakmayı tercih ettim. Büyüklerimiz ve akrabalarımızın uzakta yaşadıklarından dolayı Berrak' ın günboyu gördüğü tek kişi benim. Akşamları ve haftasonu babası da var tabiiki. Biz kızım ile genelde iyi geçiniriz. Evde pek sorun çıkarmaz. İki yaş sendromuna tam girmiş olmasına rağmen ( Berrak 33 aylık ) sürekli arıza çıkartmıyor. Arada ben esnek davranırım ama onun da bildiği ve kabul ettiği kurallar var. Dışarıya çıkınca hem alışveriş ve halledilecek işler oluyor ama Berrak için de oyun parkı ziyareti eksik olmaz. Kızım yapısal olarak sinirli yada bağırıp çağıran bir çocuk değildir. Ama çekingen yada korkak da değil. Genelde güleryüzlü ve cana yakın yaklaşır karşısındakine. Berrak herşeyle konuşur, hatta arabamıza bile merhaba der ve halini sorar. Bunu o yaşta çocuklar yapar zaten onu dert etmiyorum. Market alışverişlerimiz onun için tanımış ortamda sürekli değişiklikleri bulmak oyununa dönüşüyor resmen. Çoğu zaman dondurma' ya benzettiği küllah çikolatasını alır ve afiyetle midesine indirir ( ben ambalajını kurtarırım ki kasadaki abi bize kızmasın diye), süt ürünler reyonunda yoğurtları sıraya dizer ve oraya buraya takılarak yeni gelen ürünleri gözden geçirir. Buraya kadar herşey kontrol altında ve sorunsuzdur. Taaaa ki fırsat reyonundaki araba yada topları görene kadar. Hepsine teker teker bakıp test ederiz, ok. İki, üç tanesini kucağımızda tutarak bir elle yine ilk başta gördüğümüze uzatıp " ayyyyy ne kaayy güzeyyy anneee" diyerek onu da istediğimizi dillendiririz. Anne " Berrakcığım evde bir sürü araban/ topun var tatlım. Filoyu genişletmeyelim bence yeter bu kadar." deyip kasaya doğru ilerlemeye başlıyor. Ama Berrak hala orada ve seçtiği arabaları sıraya dizip çarpma testini uygulamaya başlıyor. Ben kasadan onu görüyorum tabiiki ve sesleniyorum: " Hadi Berrakcığım gidiyoruz, lütfen arabaları yerine koyarmısın?" Tık yok... Yani ben yokum. En azından o hissi veriyor. Anne de kimmiş?? Alışverişler poşetlerde bizi beklerken kasadaki yoğunluğa göre gidişat değişiyor. Ya gidip onu oradan alıp arabaları yerine koyuyoruz ve kasadan poşetler ile marketi terk ediyoruz. Yada ben " Berrak ben gidiyorum, hadi hoşçakal parktaki çocuklara selamını söylerim" deyip onun birden koştura koştura gelişini izliyorum. Ya da (en kötüsü) Berrak yerlere yatıp ağlama krizine giriyor, tutturuyor ve ortalığı yıkıyor ( artı elindeki arabayı biryerlere fırlatıyor ki çok şükür kimseye isabet etmedi bugüne kadar).
Bu durumda kasiyere poşetleri emanet edip Berrak' ı kucakladığım gibi tekme ve yumruk yiyerek marketten çıkartıyorum. Araba zaten marketin önünde park vaziyette bekliyor olması işimi kolaylaştırıyor. Oto koltuğuna oturduğunda önce bir " oooooffff" çeker ve göz yaşlarını sildiğinde ben konuşmaya başlarım. Sonunda zaten duruma razı olup oyun parkını oyuncak arabaya tercih eder. Bende poşetleri alıp orayı terk ederiz. Çocuklar akıllıdırlar. Bizi resmen test ediyorlar. Bir zaafınızı hissettiklerinde acımasızca bu kozu kullanırlar. Genelde anne hirarşide en üsttedir. Ona söz geçirmek zordur, neredeyse imkânsız. Sonra baba gelir. O çalıştığı ve fazla zaman ayıramadığı için bazen yola gelirler ( eğer anne engellemezse ve aralarında diyalog çok iyi değilse). Sonra diğer akrabalar gelir ki en kolay ikna edilen şüphesiz dede ve ninelerdir. Baba yada anne olarak zamanında en sert olanı bile torununun karşısında adeta kuzu gibi olur. Rica ettiğin halde onları yanlız bıraktığında bakarsın ki yine her istediğini almış yada yapmışlar. Hele ki bir de arada mesafe olunca görüştüklerinde onu mutlu etmek için herşeyi yaparlar. Bizim iki taraf da öyle. Biz eşimle ailelerimizi ikaz etmek hakkında görevleri paylaştık. Herkes kendi anne babasına yapmamaları gerekenleri söylüyor, aksi takdirde onları uyarıyor. Sonuçta kimse damat yada gelinden laf duymak istemez ve yanlış anlayabilir. Her zaman işe yarıyor mu? Hayır ama en azından eşimle ortak hareket ediyoruz ve bunu biliyorlar. Bazen de birşey demiyoruz ( onlar da çocukla çocuk oluyorlar bu fırsatta).
En çok sorun yaşadığımız yerler AVM 'lerdir. Ses kirliliği, insan bolluğu, ışıklandırma ve dahası çocukları adeta deli danaya döndürüyorlar. O körpe beyinlerin içinde bir fırtına kopuyor. Heryere saldırıyorlar. Biz yetişkinler bile yorgun ve kafamız şişmiş olarak çıkıyoruz o ortamdan. Çocuklar için daha da yorucudur eminim. Stres ve gerginlik yaratıyor resmen. O yüzden mümkünse gitmeyiz ve gidecek olursak işimizi çabuk halledip çıkarız oradan. Daha sakin bir yere ve doğaya yönleniriz ardından. Bir park yada deniz kenarında soluklanırız.
Sizler ne yaşıyorsunuz çocuğunuz ile? Benzer olaylara şahit oldunuz mu? Yoksa bambaşka tecrübeleriniz mi oldu? Yorumlarınızı ilgi ile okuyacağım... Teşekkürler :))